|
|
 |
Altın oranın sanatta, Mimaride görülmesi.
Bu kısmı bu haliyle doğrudur. Phi sabitinin kayıtlarda olan ilk tanımı MÖ 325-265 arasında yaşayan Euclid (Öklid) tarafından yapılmıştır. Ancak o zamanki ismi “korkunç ve kötü oran”dır. Phi sabitine “ilahi” yakıştırması yapılmıştır elbette. Ancak Rönesansa kadar değil. Luca Pacioli isimli İtalyan rahip ve matematikçinin 1509′da yayınlanan De divina proportione – İlahi Oran isimli kitabında ilk defa bu oranın “ilahi”liğinden bahsedilmiştir. “Altın Oran” tanımı ise 1800lere kadar görülen bir şey değildir.
Mimar Sinan:Mimar Sinan'ın da bir çok eserinde bu altın oran görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camileri'nin minarelerinde bu oran görülmektedir.
Mimaride Altın Oran
Türk mimarisi ve sanatı da altın orana ev sahipliği yapmıştır. Mimar Sinan'ın da bir çok eserinde bu altın oran görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camileri'nin minarelerinde bu oran görülmektedir Türk mimarisi ve sanatı da altın orana ev sahipliği yapmıştır: Konya'da Selçukluların inşa ettiği İnce Minareli medresenin taç kapısı, İstanbul'daki Davut Paşa Camisi, Sivas'ta Mengüçoğulları'dan günümüze miras kalan Divriği Külliyesi genel planlarından kimi ayrıntılarına dek f ile iç içe bir görünüm sunar.
Eski Yunanda da altın dikdörtgen bir çok sanat dalında kullanılmıştır. Bunlardan bir tanesi de Atina'daki Partenon 'dur. Partenon İ.Ö. 430 ve ya 440 yıllarında Athena adlı tanrıça için yapılmıştır. Tapınağın orijinal planları elimizde olmasa da , tapınağın uzunluğu genişliğinin kök 5 katı olan bir dikdörtgen üzerine inşa edildiği gözükmektedir. Ayrıca aşağıdaki resimlerde görebileceğiniz gibi tapınakta daha başka altın dikdörtgenlerde göze çarpmaktadır (altın dikdörtgen kenarları oranı altın oran olan dikdörtgenlerdir).
Altın oran sadece Yunanlılar tarafından kullanılmamıştır. Mısır'daki Keops piramidinde, Paris'in ünlü Notre Dame Katedralinde altın oranın izlerini görmek mümkündür.
Altın oran ve Mona Lisa
Mona Lisa olarak adlandırılan bu ünlü eser, İtalya Rönesansı yıllarında Leonardo da vinci tarafından 1503 yılında yapılmaya başlandı ve tarihçilere göre de yaklaşık 3 ila 4 yıl kadar sürdü. Tablo şu anda Fransa’ da ki Louvre müzesinde, son derece güvenlikli bir bölmede muhafaza edilmektedir. (1911 yılında tablo müzede çalışan iki kişi tarafından çalınmış iki yıl sonra Floransa da satılmaya çalışılırken yakalanmışlardır.)
Mona Lisa tablosunun üzerinde hiç fırça darbesi olmaması, Mona Lisa’ nın kim olduğunun hala bilinememesi, (ki bazı uzmanlar Mona Lisa nın Leonardo’ nun kendisi ne benzediğini söylerler.) gibi bir takım özellikleri söz konusudur.
durduğumuz özelliği ise, Mona Lisa tablosundaki altın orandır.
Tablonun orijinal boyutlarının oranı (boy/en) bize altın oranı verir.
Mona Lisa nın yüzünü içine alan bir dikdörtgen çizilecek olursa, bu dikdörtgen de boyutları itibarı ile altın oranı ihtiva eder. Yüzünü içine alan bu dikdörtgeni, göz hizasından bir çizgiyle ikiye ayırdığınız da yine altın orana uyan bir dörtgen elde edilir.
Bunun dışında çizilen altın orana uyan dikdörtgenlerde mevcuttur. (Bir kısmını yukarıdaki resimden inceleyebilirsiniz.)
Mona Lisanın büyük boy resmini indirmek için tıklayın.
Bu yazıyı ancak kaynak gösterip, aktif link vererek kopyalayabilirsiniz.
http://www.matematiketkinliklerim.com/search/label/Alt%C4%B1n%20Oran
Altın oranın sanatta, Mimaride görülmesi.
Bu kısmı bu haliyle doğrudur. Phi sabitinin kayıtlarda olan ilk tanımı MÖ 325-265 arasında yaşayan Euclid (Öklid) tarafından yapılmıştır. Ancak o zamanki ismi “korkunç ve kötü oran”dır. Phi sabitine “ilahi” yakıştırması yapılmıştır elbette. Ancak Rönesansa kadar değil. Luca Pacioli isimli İtalyan rahip ve matematikçinin 1509′da yayınlanan De divina proportione – İlahi Oran isimli kitabında ilk defa bu oranın “ilahi”liğinden bahsedilmiştir. “Altın Oran” tanımı ise 1800lere kadar görülen bir şey değildir.
Mimar Sinan:Mimar Sinan'ın da bir çok eserinde bu altın oran görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camileri'nin minarelerinde bu oran görülmektedir.
Mimaride Altın Oran
Türk mimarisi ve sanatı da altın orana ev sahipliği yapmıştır. Mimar Sinan'ın da bir çok eserinde bu altın oran görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camileri'nin minarelerinde bu oran görülmektedir Türk mimarisi ve sanatı da altın orana ev sahipliği yapmıştır: Konya'da Selçukluların inşa ettiği İnce Minareli medresenin taç kapısı, İstanbul'daki Davut Paşa Camisi, Sivas'ta Mengüçoğulları'dan günümüze miras kalan Divriği Külliyesi genel planlarından kimi ayrıntılarına dek f ile iç içe bir görünüm sunar.
Eski Yunanda da altın dikdörtgen bir çok sanat dalında kullanılmıştır. Bunlardan bir tanesi de Atina'daki Partenon 'dur. Partenon İ.Ö. 430 ve ya 440 yıllarında Athena adlı tanrıça için yapılmıştır. Tapınağın orijinal planları elimizde olmasa da , tapınağın uzunluğu genişliğinin kök 5 katı olan bir dikdörtgen üzerine inşa edildiği gözükmektedir. Ayrıca aşağıdaki resimlerde görebileceğiniz gibi tapınakta daha başka altın dikdörtgenlerde göze çarpmaktadır (altın dikdörtgen kenarları oranı altın oran olan dikdörtgenlerdir).
Altın oran sadece Yunanlılar tarafından kullanılmamıştır. Mısır'daki Keops piramidinde, Paris'in ünlü Notre Dame Katedralinde altın oranın izlerini görmek mümkündür.
|
|
 |
|
|
|
|
ilginç bilgiler - Hayvanlar hakkında ansiklopedik bilgi
Deniz kobrası, dünyanın en zehirli yılanıdır.
• Filler zıplamayan tek memelilerdir.
• Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir.
• 2 bin 600 kurbağa cinsi vardır.
• Bir sineğin, saatteki hızı 8 km’dir.
• Yunuslar, gözleri açık uyurlar.
• Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.
• Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
• İnek sütünün pH değeri 6’dir.
• Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
• Dalmaçyalilar gut olmayan tek köpek cinsidir.
• Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
• Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
• Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
• Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
• Meşe ağaçları elli yasına gelmeden meşe palamudu üretemezler.
• Sadece dişi sivrisinekler ısırır.
• Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.
• Salatalığın yüzde 96’si sudur.
• Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
• Peru’da hiç umumi tuvalet yoktur.
• Timsahlar renk körüdür.
• Yarim kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar.
• Sadece dişi kanaryalar ötebilir.
• Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yasayabilirler.
• Havuca rengini karoten verir.
• İnciler sirkede erir.
• Kaydedilen en uzun tavuk uçuşu 13 saniyedir
• Dünyadaki beyaz karıncaların toplam ağırlığı insanlarin 10 katıdır.
• Eşeklerin gözleri dört ayaklarını da görebilecek şekildedir.
• Kedilerin her bir kulağında 32 adele vardır.
• Kutup ayıları solaktır.
• Zürafalar 35 cm. uzunlukta siyah bir dile sahiptirler.
• Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.
Baykuş, mavi rengi görebilen tek kuştur.
• İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.
• Develerin üç tane kaşı vardır.
• Kirpiler suyun üzerinde batmadan kalırlar.
• Istakozların kanı mavi renktedir.
Eski Mısır’da kediler kutsal hayvan sayılıyordu ve öldükleri zaman insanlar saygılarını göstermek için kaşlarını kazırlardı.
Fil yavrusu, hortumuyla annesinin kuyruğuna tutunarak dolaşır. Sürü içindeki dişiler doğumlarını birbirlerine göre ayarlayıp sırayla doğum yapıyorlar.
• Kuş örümceği sırtında 300 yavrusuyla gezer.
• Keseli farenin yavruları annelerinin sırtına ısırarak tutunur.
• Salyangozların 25 bine yakın dişi vardır.
• Yılanlar duyamaz.
• Zürafalar yüzemez.
• Kediler şeker tadını ayırt edemez.
• Timsahlar, dillerini dışarıya çıkaramazlar.
• Kangurular, geriye doğru yürüyemez.
• Kelebekler, ayakları ile tat alırlar.
• Atlar, bir ay ayakta kalabilirler.
• Fareler kusamaz.
• Yılanlar duyamaz.
• Kirpiler suda batmaz.
• Sineklerin 5 tane gözü vardır.
• Develerin 3 tane kaşı vardır.
• Bir sineğin hızı saatte 8 km.dir.
• İstakozların kanı mavi renktedir.
• Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.
• Sığırların 4 tane midesi vardır.
• Kangurular geri-geri yürüyemezler.
• Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler.
• Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir.
• Baykuş mavi rengi görebilen tek kuştur.
• Deniz kobrası dünyanın en zehirli yılanıdır.
• Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir köpeğinki kadar gelişmiştir.
• Kediler şeker tadını ayırt edemezler.
• Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
• Deve deniz suyu içebileceği gibi bir defada 250 litre su da içebilir.
• Karınca kendi ağırlığının 50 katını taşıyabilir.
• Çekirgenin kulağı dizindedir.
• Avusturalya'da yaşayan Rheobatrachus Silus türü kurbağalar yavrularını midelerinde büyütür.
• Zürafanın kalbi 350 mmHg.'lik bir basınçla kan pompalayacak kadar güçlüdür.
• Bir pire kendi vücut yüksekliğinin 100 katından fazla yükseğe sıçrayabilir.
• Öte yandan pirelerin kan damarları yoktur. Vücudun iç kısmı tümüyle, berrak akıcı bir kanın içinde yüzer.
• Bazı yılanların 0.028 gramlık zehiri, 125.000 fareyi öldürecek kadar güçlüdür.
• Yılanların çene kemiği olmadıgından ağızlarını diledikleri kadar çok açabilmektedirler.
• İnsan vücudunun radyasyona direci 600 rads dolayındadır.Oysa akreplerde bu direnç 40-150 bin rads'a kadar yükseliyor.
• Bukalemun dili kendi uzunluğunun 1,5 katı mesafeye kadar ulaşır.
|
|
|
 |
|
|
|
|